Hikâyeler Ulusları Nasıl Etkiler ?

Bugün sizinle kitabım Metaforik Hikayeler Yazmak ‘ın giriş hikâyesini paylaşmak istiyorum. Hikâyelerin insanları en genel anlamda ulusları nasıl değiştireceğini anlatan bir hikâye.

Bir söz okumuştum ve bu hikâyenin başlangıç noktasıydı.

Bir milleti zehirlemek, hikâyelerini zehirlemek demektir. Morali bozuk bir ulus, kendine moral bozan hikâyeler anlatır. Yeteneklerinin tam olarak bilincinde olan ve bunları uygulamada acımasız olan o hikâye anlatıcılarına karşı dikkatli olun!

Hikâyesiz Ülkenin Hikâyecisi

Çoook uzun zaman önce, çoook uzak diyarlarda hikâyelerin ve efsanelerin unutulup anlatılmadığı bir ülke vardı. Burada yaşayan insanlar sert ve duygusuzdu. Sadece kendilerini önemser ve sadece kendi menfaatleri doğrultusunda yaşarlardı.  Hayatı sadece zihinleri ile anlamaya çalışarak sadece gördükleri, duydukları, tattıkları, hissettikleri ve işittikleri şeyleri gerçek sayarlardı. Sezgilerini, hayal güçlerini ve yaratıcıklarını kullanamadan doğar, büyür ve yaşlanırlardı.

Bir gün ülkeye bir seyyah geldi. Elinde uzun asası, belinde kaması, sırtında çantası ile gizemli bir adamdı. Oturdu bir hana başladı anlatmaya. Hikâye üstüne hikâye anlattı. O anlattı, insanlar dinledi. Büyülenmiş gibi herkes etrafına toplaştı. Her geçen gün şöhreti arttı. Başka şehirlerden de insanlar gelip seyyahı dinlemeye başladı.

Toplanan insanlar seyyah anlattıkça gözlerinin önünden geçen görüntülere inanamadı. Seyyah anlattı, onlar gözlerinde canlandırdı. Anlattığı hikâyelerden öğrendiler, başka ülkeleri başka diyarları. O hikâyelerden öğrendiler; cesareti, paylaşmayı, çabalamayı. Hikâyelerde güldüler, hikâyelerde ağladılar. Her geçen gün çoğaldıkça çoğaldılar.

Ülkede hayat durdu. Değirmenler durdu dönmedi, tarlalar kaldı sürülmedi, hayvanlar otladı geri getirilmedi. İnsanlar hikayelerin büyüsüne kapıldılar; yemediler, içmediler, uyumadılar. Tüm ihtiyaçlarını hikâyelerle karşılamaya çalıştılar.

Ülkenin zalim kralı bu durumdan rahatsız oldu. Hayatı durdu, işleri aksadı. Emirlerini yağdıracak kimseyi bulamadı. Büyücüsünü yanına çağırdı, derhal bir çözüm bulması için onu şehre yolladı. Büyücü şehre doğru yol aldı ve yaşlı bir dilenci kadın kılığına girip bir evin kapısını çaldı.

Kapıyı güzel bir kız açtı. Karşısında duran yaşlı dilenciyi görünce hikâyelerden öğrendiği yardım etme duygusuyla;

‘’Buyur Teyzeciğim’’ diye başını uzattı

‘’Susadım kızım var mı bir testi suyun? ‘’dedi Dilenci kılığındaki

‘’Tabi ki Teyzeciğim hemen vereyim’’ dedi kapıdaki

İçeri girdi. İçi buz gibi su dolu testiyi alıp kadına uzattı.

Testiyi uzatır uzatmaz testi birden altına dönüştü. Kız çok şaşırdı. Dilenci kadın sinsice gülümsedi. Güzel kız şaşkınlıkla bağırdı, tüm komşular etrafına toplandı. Hepsi evlerine koşup testilerini getirdiler ve şaşkınlıkla altına dönüşmelerini izlediler. Çok geçmeden tüm şehir dilenci kadının etrafına toplaştı.

Seyyah şehir meydanında kala kaldı. Etrafına baktı, merakla ona bakan küçük bir erkek çocuğu dışında kimsecikler kalmamıştı. Topladı çantasını, soktu beline kamasını aldı eline asasını, gülümseyerek çocuğa yaklaştı. Başını okşadı ve asası ile kalbine dokunup ‘’Zamanı gelince hatırla! ‘’ deyip geldiği yoldan giderek uzaklaştı.

Kalabalık ve izdihamdan testiler kırıldı, altın parçaları etrafa saçıldı. Saçılır saçılmaz tekrar toprağa dönüştü. Sinsi büyücü ortadan kayboldu. İnsanlar hemen meydana koştu ama hikâyeci çoktan yok olmuştu. Güçlü bir rüzgâr esti, hafızaları sildi.

Zalim Kral haince ve zevkle kahkahasını attı. Çok geçmeden ülke eski halini aldı. Hikâyeler tekrar unutuldu. Yine bencilik ve menfaat dört bir yanı sardı. Zihinler yine görünenle meşgule daldı, görünenin ötesi ve hayaller ulaşılmaz dağların karlı zirvelerinde kaldı.

Hikâyeci seyyah, o ülkeye bir daha hiç uğramadı. Başka diyarlarda, başka insanlara hikâyelerin büyülü dünyasını yaşatmaya ömrünü adadı. Ama bir gün gelecekti, bir başkası onun görevini devralacaktı.

Devam edecek…

Bu hikâyeynin devamını henüz yazmadım.Bununla ilgili çalışmamın tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Ahlâki olarak kendini geliştirmiş ve etik değerlere önem veren kişilerin hikâyelerini kulaktan kulağa ulaştırması gereken bir dönemdeyiz. Eğer biz art niyetli hikâyecilerin önüne geçmezsek çok da gurur duymadığımız taraflarımızı dönüp dönüp anlatmaya devam edecekler. Yeni nesil ise sırf merakından, sırf farklı olmak adına bunların peşinden gidecekler.

Bu hikâyeler bazen bizi bölen,kardeşi kardeşe düşman eden yıllarımızı ya da acımasızca etiketlediğimiz kadınlarımızın hikâyelerini anlatıp duracaklar.

Sahip çıkılan güzel hikâyelerde görüşmek üzere

Nihal

nihal altunsüzer
Yazar Hakkında

1978 Adana doğumlu, evli ve 2 çocuklu biriyim. 2022’de ailemle Amerika’ya taşındık. Çukurova Üniversitesi’nden mezun oldum, 16 yıl yöneticilik yaptım. Profesyonel yaşam ve öğrenci koçuyum. 2022’de aile içi iletişim kitabımı yayımladım. Çalışmalarımı ve eğitimlerimi online sürdürüyorum.

“Hikâyeler Ulusları Nasıl Etkiler ?” üzerine bir yorum

  1. Hikayenin sonunu merakla bekliyorum Nihal hanım şu anda kadfamda farklı bir sürü devam hikayesi oluştu bile.

    Cevapla

Yorum yapın