Sindirella Kompleksi- Masaldan Gerçek Hayata

İlk olarak bu yazıyı yazma fikrimin nereden çıktığını anlatarak başlamak istiyorum. Pek çoğunuzun bildiği gibi yaklaşık 2.5 senedir eşimin işi nedeniyle Amerika’da yaşamaktayım. Bu nedenle ülkelerinden uzakta olan pek çok aile ile tanışıyorum ya da sosyal medyada aynı gruplarda yer alıyorum. Çok önce değil – daha geçen pazar, kahvemi içerken o gruplardan birinde bir kadının hikâyesini okuyordum ve şöyle diyordu;

”Eşime, Dubai’deki bir şirketten çok iyi bir teklif geldi. Ben, o sırada çok iyi bir şirkette yöneticilik yapıyordum ve kariyerimin geldiği yerden çok memnundum. Fakat eşime gelen teklif çok cazipti bu sebeple istifa ettim ve Dubai’ye taşındık. Burada uyum sağlamakta güçlük çekiyorum ve çalışma isteğimi de kaybettim. Zaten iş de yok. Bir kaç yere başvurdum ama sonuç çıkmadı.Sanırım depresyona girdim. Benimle benzer hikâyeye sahip kadınların sesini duymak ve yalnız olmadığımı hissetmek istiyorum.”

Bu, sanırım geldiğimden bu yana okuduğum en az 100. benzer hikâye. Hepsinde de üretken ve kariyerli kadınlar eş durumundan ülke değiştirip adaptasyon sorunu çekiyorlar. Bazıları, taşındıkları ülkenin dilini bimiyorlar ki bu en zoru, bazıları ise o dili bildikleri halde yine uyum sağlayamıyorlar.

Sonra kendimi düşündüm ve eğer sadece kurumsaldaki kariyerime odaklanıp eğitimler almamış olsaydım böyle hissedebilirdim dedim. Daha 2019 yılına kadar ben de çok iyi bir şirkette satış ve pazarlama müdürü olarak çalışıyordum. 2021’de eşime Amerika teklifi geldiğinde halihazırda kurumsal kariyerimi noktalamıştım. Kendi eğitim & danışmanlık şirketimi kurduğum için işlerimi online olarak kesintisiz olarak sürüdürebiliyordum. Bu nedenle bu kadın ile aynı ruh halini yaşamamıştım. Ama yine de bir an sadece kurumsaldaki işim olduğunu ve onu bırakıp geldiğimi düşündüm ve kendime itiraf ettim. Evet, ben de bırakırdım, çünkü rasyonel bir yaklaşımla Engin’e gelen teklifin ailemize daha iyi geleceğini düşünecektim ve ben de her şeyi bırakıp onun peşinden hiç bir işim ya da meşgalem olmadan ülke değiştirecektim. Bu itiraftan sonra içim ürperdi ve sorular peşi sıra gelmeye başladı;

”Nasıl hemen vazgeçerdim, acaba bende de Sindirella Kompleksimi vardı? Kendimi, yani hayatın sorumluluğunu bir erkeğe bırakmak mı demekti bu yoksa ? Kolay yolu mu seçecektim yani ? Tam tersi olsaydı Engin de hemen her şeyi bırakıp benim peşimden gelir miydi? Genel geçer normlara göre bu normal miydi? Normal neydi? Kim belirlemişti bu normali? Kime göre ve neye göreydi? … İşte ne zaman bu kadar çok soru oluşsa zihnimde anlarım ki bunları ortaya dökmenin zamanı gelmiştir.

Hadi o zaman yazımıza başlayalım.

Sindirella Kompleksi

Bu tanıma Bookey isimli bir ebook uygulamasında rastgeldim ve hemen ilgimi çekti. Okudum ve özellikle bizim Türk toplumunda yetişmiş pek çok kadının bu komplekse ucundan kıyısından sahip olduğunu düşündüm.Tüm özellikleri olmasa da bazıları sanırım bende de vardı.

“Yalnız kalmaktan nefret ediyorum. Ben güvende olmayı, korunup-kollanmayı ve ilgilenilmeyi dünyadaki her şeyden daha çok istiyorum.”

Kitap bu düşüncelerle başlıyor ve bu alıntı kitabın ana fikrini özetliyor: Kadınlığın içsel eğilimi bağımsızlık korkusudur. Colette Dowling, kadınların bağımsızlık korkusunun nedenlerini çeşitli örneklerle ve kendi yaşam deneyimleriyle aktarıyor.

Dowling’e göre kadınlar, güvenlik ve sahiplenme arzusu ile özgürlük tutkusu arasında seçim yapmak zorunda kaldıklarında özgürlüklerinden fedakarlık etmeyi seçeriyorlar. Çünkü güven ihtiyacı, güvende olma ve korunma hissi, özgürlük arayışının önüne geçiyor. Öyle görünüyor ki bizim özgürlük anlayışımız erkeklerinkinden çok farklı. Bunun temel nedeni erkeklerin kadınlara göre özgürlük anlayışları konusunda daha aktif bir şekilde yetiştirilmeleridir. Bizim toplumumuzda ise bu durum daha çok ‘ Başında erkek yok ! ‘ gibi cümlelere gizleniyordu.

Gerçekte kadının ve erkeğin yaşamdaki özgürlüğünün sınırları, öğretilen ve öğrenilen bir eğitim süreciyle belirlenmektedir. Yazara göre hemen hemen her kadın ilişkilerinde erkeğe karşı bağımlılık yaşamaktadır. Sindirella Kompleksi aracılığıyla bir kadının özgürlük arayışının önündeki en büyük engel, erkeklere olan duygusal bağımlılığı ve bu bağımlılığa karşı duyduğu arzudur.

Kadınlar, çoğu zaman hayatın zorluklarından bunalıp erkeklere güvenme ihtiyacı duyarlar. Bu durum kadınların erkeklere bağlı kalmaktan başka alternatif görememeleri nedeniyle zorlu süreçlere direnmelerini engelleyebilir. Hem kadınların hem de erkeklerin genç yaşlardan itibaren bağımsızlıklarını geliştirmeleri önemlidir. Yazar, Sindirella Kompleksi ile kadınların çalışabilme ve ekonomik bağımsızlığa ulaşma becerisine sahip olduklarında bile hâlâ bağımlılık arzusu hissettikleri gerçeğine ışık tutuyor.

Kitap , kadınların bağımlılık ve bağımsızlık arasında ikilemde hissetmelerini konu alıyor. Ataerkil toplumlarda kadınların geleneksel rolleri çoğu zaman onları gerçek anlamda bağımsız olmaktan alıkoymaktadır. Ayrıca kitap kadınların erkekler tarafından korunma, yönlendirilme ve kontrol edilme arzusunun nasıl zorunluluktan öteye geçtiğini ve köklü özlemlerden kaynaklandığını araştırıyor. Bu, kadınların doğal içgüdülerine ve özelliklerine bağlanmaktadır. Tabi ki en derinlerde Jung’un tanımıyla kolektif bilince dayanmaktadır.

Şimdi tüm bu kitap alıntısından sonra neden Sindirella Kompleksi dendiğini sanırım tekrar anlatmama gerek kalmamıştır.

”Beyaz atlı prens gelip prensesi içinde bulunduğu kötü durumdan kurtaracaktır.”

Hayal budur. Hayal bu olunca haliyle kurtuluşta başkasında yani bir erkektedir. İlk paragraftaki konuya gelecek olursak herhangi bir durum değişikliğinde kendi özgürlüğünden ve hayatında edindiği tüm tecrübelerden faregat etmeye istekli olan da kadın olacaktır. Çünkü güvende ve korunaklı olma halini erkeğiyle beraber olduğunda deneyimleyecektir.

Bu yazımda sizde varsa şunları yapın, bunları dönüştürün… gibi bir süreçten bahsetmeyeceğim. Amacım oldukça fazla kadının sahip olduğu ama adını bilmediği bu olgudan bahsedip farkına varmanızı sağlamaktı. Oldukça mücadeleci, hayatta kendini pek çok alanda ispatlamış ve kendi başına var olma gücü olan bir kadın olarak ben, bu komplekse sahip olduğumu itiraf ettim. Bu farkındalık bile pek çok konuyu tekrar gözden geçirmeme sebep oldu. Örneğin; bazı konuları çok kolay kabullenip sorgulamayı bırakmışım.Umarım sizde de aynı farkındalık oluşur. Kendinize dürüst olup yüzleşmeniz çok önemli…

Bu yazının dahasını iserseniz de lütfen yorumlarda belirttin ya da @nihalaltunsuzer instagram hesabıma buyrun gelin. Belki kadınlara özel bir atölye yaparız kim bilir? Sindirella’nızı Zeyna’ya nasıl dönüştürürsünüz Atölyesi Hahaha, işin latifesi tabi. Ne tam Sindirella ne Zeyna yerine göre hepsinden…

Son olarak yine yazardan bir alıntı ile bitirmek istiyorum.

“Toplumun kadınları yapılandırma biçimi yüzünden, onlar bir daha asla bağımsızlıklarını geliştirme gereksinimi duymuyorlar – ta ki yaşamlarının ilerleyen bir döneminde patlak veren bir kriz, onların rehavetini paramparça edip ne kadar çaresiz ve gelişmemiş olduklarını gözler önüne serene kadar…”
– Colette Dowling

Bu alıntı size 2024 sezonunda gösterime giren hangi popüler diziyi hatırlattı? Hadi bilenler el kaldırsın ve yorumlara yazsın 🙂

Sonsuz Sevgilerimle

Nihal

nihal altunsüzer
Yazar Hakkında

1978 Adana doğumlu, evli ve 2 çocuklu biriyim. 2022’de ailemle Amerika’ya taşındık. Çukurova Üniversitesi’nden mezun oldum, 16 yıl yöneticilik yaptım. Profesyonel yaşam ve öğrenci koçuyum. 2022’de aile içi iletişim kitabımı yayımladım. Çalışmalarımı ve eğitimlerimi online sürdürüyorum.

Yorum yapın