Evet söz verdiğim gibi başlıyorum. Masumlar Apartmanı dizisinin 1.bölüm ve 2.bölümün ortasına kadar (ta ki erkek başrol oyuncusunun da mental olarak hasta olduğu ortaya çıkana kadar) izledikten sonra bu yazıyı yazmaya niyet ettim. Tabii ki devamını seyretmedim ve seyretmeyeceğim. Yazıyı yazıp bu konuyu kapatmayı düşünüyorum 🙂 Hadi o zaman başlayalım ;
Uzun zamandır ‘Bu hayat deneyimimizi istediğimiz gibi ve bütüne fayda sağlayarak nasıl geçirebiliriz ? ‘ sorusunun cevabını arayarak geçiriyorum. Bu konuda pek çok eğitim aldım ve almaktayım. Ayrıca araştırıyorum, okuyorum, seyrediyorum. Beni bu sorunun cevabına götürecek önemli konulardan birinin de Beynin Dilini öğrenmek olduğunu çoktan farketmiş bulunmaktayım. İşte buradan yola çıkarak size, neden duygusal olarak aşırı negatif duyguları tetikleyici dizileri, programları ve filmleri izlememeniz gerektiği ile ilgili bir yazı hazırladım. Belki kapı bu dizi ile aralandı ama kastım hiç kimseye ya da kuruma değil bunu en başından belirtmek istiyorum. Size başka bir bakış açısı sunmak için buradayım. Yargılamadan ve eleştirmeden sahip olduğumuz ve nasıl çalıştığını tam olarak bilmediğimiz beynimizin özelliklerini huzurlarınıza getirerek anlatmaya çalışacağım.
Genel olarak, TV seyretmek izleyeni son derece telkin edip onu uyku benzeri hipnotik bir duruma sokar. Bu sayede bilinçaltına etki eder ve bu yüzden pek çok kişi TV seyrederken kolayca uykuya dalar. Bu hipnotik etki büyük oranda beyin dalgalarınızı alfa durumuna düşüren ekran titremesinden kaynaklanır. ( Gözümüz aynı bir gimball gibi bu titreşimi absorbe eder ama aslında görüntü sürekli titreşir. Aslında çevremizdeki tüm nesneler de titreşir biz onları katı ve düz görürüz ama şimdi kafanızı karıştırmayayım, sadece bir tohum ekeyim belki araştırmak istersiniz ) Bu hipnoz olma durumu çok fazla TV izleyenlerde 30 sn, az izleyenler de ise 3 dk içinde gerçekleşir. Bu hipnotik durum ile birlikte izledikleriniz ve kendi hayatlarınız ile eşleştirdiğiniz duygusal olaylar ( empatik bir yaklaşımla karakterin yerine kendinizi koymanız) bilinçaltına direk indirilir. Bazı durumlarda inançları bile değiştirebilir. Hatta daha da ötesi yeni inançlar da oluşturabilir. Bu yazdığım duruma en çok reklamlarda rastlarız. Satın alma alışkanlıklarımızı değiştirmek için kullanırlar, ama dizilerde de aynı durum söz konusudur. Çünkü onların amacı da o diziyi satmak ve hep seyretmemiz için bizi ikna etmektir.
TV izlerken beyin aktivitesi, beynin sol tarafından ( mantıksal düşünce ve eleştirel analizden sorumlu taraf ) sağ tarafa ( duygularla işlem yapan daha soyut taraf ) geçer. Bu önemlidir, çünkü beynin sağ tarafı gelen bilgileri eleştirel biri şekilde analiz etmez. Bunu yerine bilginin çok az analiz edilmesiyle ya da hiç analiz edilmemesiyle sonuçlanan duygusal bir tepki oluşturur. Özetle bu , birinin size bir şey söylemesi ve sizin araştırmadan söylediklerine inanmanız gibidir.
TV, zihni programlamak için mükemmel bir araçtır. Bilinçaltına kolay erişim sağladığı için gelen bilgileri analiz etmeden duygusal etiketleri ile depolar.
Daha önce kitabını paylaştığım ‘İnancın Biyolojsi’ Bruce Lipton’ı hatırlayanlarınız olacaktır. Onun yaptığı bir araştırmada, hamile kadınlarda tetiklenen negatif duyguların bebeği de etkilediğini ve bunun düşük zeka seviyelerine sahip bir çocukla sonuçlanabileceğini göstermiştir. Düşünün o kadar etkiliyor ki bedenimizi ve hormonlarımızı bebeğe bile geçiyor.
Bir diğer etkisi de, sürekli aşırı uç noktalarda işlenmiş bu tip duygulara ( endişe, gerilim, korku ,tiksinti, acı, üzüntü…gibi duygular) maruz kalmanın en çok ihtiyacımız olan bu pandemi döneminde zayıflamış bağışıklık sistemi fonksiyonuna sebep oluyor olmasıdır. Ayrıca ,erken yaşlanma ve öğrenilmiş çaresizlikle de ilişkilendirilmektedir. Öğrenilmiş çaresizliği, ( kadın şiddeti ya da sürekli aldatma/aldatılma ..vb konuları işleyen dizilerin yaptığı gibi ) her şeyin kötü olduğunu ve yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığını düşünme ve bu yüzden her şeye katlanma olarak tanımlayabiliriz. İşte siz de dizilerdeki konu ve karakterlerin ( bu dizide gerçek ama genelde kurgu ) gerçek olmadığını bildiğiniz için size zarar vermediğini düşenebilirsiniz ancak bilinçaltınız bunu gerçek sanıyor. Bu yüzden korku filmleri kalbinizi hızlandırıyor ya da bu bahsi geçen dizide olduğu gibi karakter her şeyi 4’e kadar sayarak yıkamaya kalktığında içiniz sıkılıyor ve onun için üzülüp endişe duyuyorsunuz.
TV izlemek bağımlılık yapar ve beyin hasarına yol açar. Çünkü hayati önem taşıyan frontal lobu tembelleştirir. Ne kadar çok izlerseniz etkileri o kadar çok olur. Tabii bu TV izlemeyi tamamen bırakmanız anlamına gelmez. Ben de hala dizi ya da film izliyorum ama daha dikkatli seçerek. Eğlenceli olan, bana farklı kapılar açan ve özellikle de her bölümünde farklı bir konusu olan dizileri izliyorum. Bu şekilde dizinin konusuna ve karakterleri ile duygusal bağ kurmamış oluyorum. Ve ilham verici olmayan hatta bir de daha çok negatif duygu durumuna düşüren gerçek hayattan uyarlama olanları hiç seyretmiyorum. Böylelikle kurgu olanları tercih edip, en azından ‘Yok canım bu zaten kurgu böyle bi’şey yok, hadi kızım üzülme ‘ diyebiliyorum. Bu da bir şekilde seyretme gafletinde bulunduğum bu tip dizi, film ya da programlarda az da olsa içimi rahatlatıyor.
Şimdi size biraz da iyi bir haber vereyim. Eğer şu zamana kadar hiç bir dizi aksatmadıysanız ve TV izleme süreniz çok yüksek olmuşsa hala bu etkileri tersine çevirme şansınız mevcut. Bir kere bahsi geçen dizideki gibi aşırı uç negatif konuların işlendiği, sizi seyrederken geren, 2 saat sürmesi nedeniyle her ayrıntının yavaş yavaş beyninize işlendiği bu dizileri kesinlikle seyretmesen çok iyi olur. Burası çok net. Sonrasında da yapabilecekleriniz;
- Her gün 30-60 dk arasında kitap okumak
- Meditasyon yapmak
- Yabancı dil öğrenmek
- Akıl ve Zeka Oyunu Oynamak
- Hep yaptığınız şeyleri farklı yollarla yapmak
- Yepyeni hiç bilmediğiniz bir konu ya da uğraş edinmek, öğrenmek
- Egzersiz yapmak- Yürüyüş, yoga, pilates …
Unutmayın, daha iyi bir yaşam için zihnimizi programlamaya ihtiyacımız var ve bunu başkasının değil de bizim yapmamıza ihtiyacımız var. İşte o zaman kendi hayatımızı yaşıyor oluruz, bize dayatılan hayatı değil
Son olarak, fasülye ya da ıspanak yemeği yapmak için mutfağa giren birinin bu diziyi seyrettikten sonra dizideki karakterin o sahnesini hatırlamama gibi bir durumu olabilir mi ? Dahası her o sahneyi hatırladığında beyninde seyrettiği andaki nokta ile aynı nokta aktif olacaktır ve aynı duygu durumunu yaşayacaktır. İşte size bir kanıt. Denemek isteyenler, el kaldırsın 🙂
Bu yazı siz de bir davranış değişikliği oluşturacak olursa benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Attığımız taş sonsuz evren okyanusunda bir dalga yaratırsa ne mutlu…
Hadi o zaman kalın sağlıcakla
Sevgilerimle
Bu diziyi izlemeyi tam bırakma kararı aldığım bugünde çok yerinde bir yazi olmus…kalemine sağlık…diziyi bıraktım …sahneler gözümün önünden gitmiyor gercekten…
Çok teşekkür ederim, ne mutlu güzel bir davranışa vesile olduysa, sevgiler
Sadece popüler olduğu için merak uyandırdı ve diziye bakmaya başladım ama her bölümde uykuya yenik düşüp yarıda kaldı izlemelerim. Etkilendiğimi söyleyemem ama böyle arızalı karakterler cidden gerçekte var mı diye de hayrete düşüyorum her defasında????
Buarada düzen ve temizlik konusundaki hassasiyetimi bilen eşimin de böyle psikopat dizileri izleme insana kafayı yedirtir bak diyerek ufaktan laf kondurmasına da Allah korusun ya diye gülüp geçiyoruz tabi şimdilik ????????
Işte etkilenmiyoruz sanıyoruz ama bilinçaltı ne durumda onu farkında değiliz. Riske girmeye hiç gerek yok, en iyisi hiç seyretmemek sevgiler ????
Merhaba Nihal Hanım. Eve gelen yardımcı kadının bile dizi karakteriyle örnek vermesinin sebebini daha iyi anlıyorum artık. Herkesin bu kadar çok konuştuğu diziyi merak edip izledim. Aynı dediğiniz gibi düşündüm ve etkilenmem dedim. Bilinç uyur ama bilinçaltı asla:)Negatif duygu uyandıran şeyleri izlememeye devam edeceğim. Elinize sağlık çok bilgilendirici bir yazı olmuş.
teknolojiyi kullanarak zihinlerimizi ve ruhumuzu ele geçirmeyi hedeflediklerini duydum.. bunu öyle sık duymaya başladım ki tek kurtuluşumuzun ilahi yardım olduğuna inanmaya başladım.başa çıkamayacağımız bir teknolojiden bahsediyorum.kimileri buna deccalin gücü diyorlar.deccali uzaylılarla özdeşleştirenler var.yani uzaylılar olumsuz enerjiyi ve varlıkları temsil ediyormuş.durum oldukça karışık.internetin keşfiyle zihinler karışmış durumda.temkinli olmak belkide tek silahımız.neler yapabiliriz bu önemli.
Merhaba, gerçekten çok fazla bilgi kirliliği mevcut. Benim tavsiyem içinize yönelmeniz ve sezgisel gücünüzü kullanmanız. Böylelikle ancak ayırt edebiliriz hangisi gerçek hangisi kurgu. Sağlıkla ve sevgiyle kalın