Bu yazımda aklınızı biraz karıştırcağım, lakin reddetmeden önce bir şans verip üstüne düşünmenizi istiyorum. Bunu benim için yapabilir misiniz?
Konu çok hassas, konu AŞK.
Hani şu üstüne şiirler, şarkılar süslü methiyeler yazılan nereden baksan oradan farklı görünen bir hallet-i ruhiyye. Tabii ki klasik bakış açısı ile değil, farklı açıdan AŞK.
Ve bu yazı daha çok hayatının yarısını (35 yaş) yaşamış ya da yarısına yaklaşmış olanlar ve sürekli AŞK peşinde koşmayı seçenlere bir küçük hatırlatma mahiyetindedir.
40 yaşımı yaşadığım şu günlerde bu yaşın kerameti ile içimde vuku bulan kelimelerdir. Böyle birden kahvaltı yaparken yarıda bırakıp bu satırları yazacak kadar ani ve derinden…
Evet hazır mısınız? Geliyor hem de çok iddialı geliyor.
Aşk, dünya insanı için bir tuzaktır!
Bir kendinden vazgeçiş halidir ki,
deneyimlemek ve yükselmek için burada olan insan için bu çok da onun faydasına olacak bir durum değildir
Tüm odağını karşı tarafa, ilişkiye ve o karnında kelebekler uçuşturan coşkun duygulara vermek demektir
Sabah uyanınca onu düşünmek, akşam yatarken onu hayal etmek, gün içinde ise her boş anında
‘Napıyor acaba’ diyerek hep onda olmak, demektir
Makbul olan An’da olmakken hep On’da olmak demektir
‘Al benim coşkunluğumda, durgunluğumda senin ellerinde
onlara iyi bak’ demektir
Yani
Aşk karşındakine her türlü seni mahvetme gücünü vermek, ama yapmayacağını güvenmektir.
Aşk, zihnin kendini oyalama halidir. Eğer farkına varmazsan sürekli bir meşguliyet ve başka her şeye umursamazlık hali demektir
Aşk, kadranı 240 olan bir arabada hep 240 ile gitmektir. Hep son sürat, hep uyanık, hep risk demektir
Hayat içinde ilerlerken her şeye halo etkisiyle bakıp farkedemeden yanından geçip gitmesi demektir.
Ne kadar dayanabilirsen o kadar tüm limitlerinin sonunu denemek demektir.
Karşındakini değil de onun sende hissettirdiği duyguların sana yaşattığı etkisini sevmek demektir.
Saf yanlıdır, saf sana hizmettir.
Bir güç gösterisidir aslında, yüreğinin sevme kapasitesinin bir monoloğudur. Bazen de ozanların aşık atması gibi bir senden bir ondan kim daha çok seviyor diyaloğudur.
Ama Dostlar güzel olan koşulsuz sevgidir, lakin tüm egosal
ihtiyaçlardan sıyrılıp bunu gerçekleştirmek çok zordur.
Bu dünya bunu yaşamamız için tasarlanmamıştır çünkü. Burası dualiteyi ve egoyu yaşamak içindir.
Aslında bizim için makbul olan, AŞK ile başlayan bir sürecin olgunlaşmış sevgiye dönüşmesidir.
Emektir karşıklı; onda sen, sende o olma halidir. Ve bunun sürekliliğidir.
İşte böyle bir sevgi insanı yüceltir, hayat amacından uzaklaştırmadan hayatını yaşamasını kolaylaştırır
Tamam bir sürü şey yazdın peki sen aşık olmadın mı diyebilirsiniz?
Evet oldum, zaten olmasam bunları yazamazdım sanırım. Aşkın benim için tanımı ateşin sönmesini engelleyen bir har olmasıdır. Sürekli maruz kaldığında yakan, ama ihtiyaç oldukça sıcağına koşulan bir ateş.
İşte Aşk benim için böyle bişey. Olgun ve emek dolu sevginin mehtapta salınan kayığı. Özel anlarda kullandığın, hep yüzeyde, hep An ‘da ve hep ahenkte
Şimdi gelelim konumuza ; Kimi görseniz, kimi duysanız ben Aşk insanıyım diyen bilin ki sürekli limitlerini deniyor. Ve dahası üzgünüm kendini oyalayor. Özelikle hayatının yarısına ulaştığı yıllarında hala bu duygularını başka başka ruhlarla deneyimlemeye çalışıyorsa, kendini oylamayı seçiyor demektir.
Her yazımda söylediğim gibi yapmaya geldiğimiz hayat amacımıza doğru gitmedikçe ömür dediğimiz şu kısa zaman dilimimi nasıl keyifle ve tatmin yaşayabiliriz ki. Diğer her keyif ve her tatmin geçicidir, parlar bir an ama çabuk söner.
Özetlemem gerekirse Can Dostlar ;
Aşk güzeldir evet,
Kıvılcım ateşidir
Uyanma halidir
Kalbine antrenmandır
Duygularının olimpiyatıdır
Ama başka başka şekillerde sürekli Aşk peşinde koşmak tuzaktır.
Oyalar ve sanılanın aksine tek düzelik katar. Zaten bu sebepledir ki AŞK ACISININ dayanılmaz oluşu.
Hayatta yerine konacak bir sürü duygu varken birine odaklanıp tüm enerji ve zamanı ona vermektir.
O ortadan kalkınca da boşlukta olma hissiyatıdır. Güvensiz ve hiçi hissetme halidir. Tam ve bütün olmayı karşıdaki ile gerçekleştirmeye çalışma ve zaten tam olma halini reddetme durumudur.
Bunun faydası yoktur denemez evet aşk acısı dönüşümü destekler fakat süreklilik hali ruhu yıpratır.
Kişiyi olması gereken o en iyi versiyonundan uzaklaştırır. Yerinde saymasına sebep olur.
Son olarak bir şimşek etkisi yapayım size ;
Neden hep dizi, film, reklam… gibi kitle iletişim araçlarında AŞK ‘a vurgu var. (tabii ki sekse de, o konuya hiç girmedim bile) Birileri sizi oyalamaya mı çalışıyor acaba?
Yok canım, olur mu öyle şey??? Aa bir dk !
Uyananlar el kaldırsın 🙂
Farkındalıklı bir hayata
Sonsuz sevgilerimle
Nihal
Not :
Bu konu ile ilgili size önereceğim bir film var.
Kader Ajanları – Mat Damon oynuyor. Oradaki mücadeleyi lütfen dikkatlice izleyin ve sonunda verdiği kararı irdeleyin
Seçimi kimin içindir?
Kendi mi? Yoksa hayat amacını gerçekleştirmesi halinde bütün için mi?
Ve sizce filmin sonu neden bu şekilde bitirilmiştir?
Bilinçaltınıza hangi mesaji verilmeye çalışılmıştır?
Bireysellik mi? Birlik mi?
Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş, tam isabet!
Çok teşekkür ederim Zafer bey, ????????♀️
Harika, tabiki okumuşum , tekrar eline sağlık????
Teşekkür ederim Canım benim ????